27'sinde Yüz Yıllık Çınar

Bunca yıpranmışlığın üzerine bir sigara yaksam ayıp olmaz sanırım. Hem insan böyle zamanlarda içmeyecekse ne zaman içecek ki. Üstelik yaşı 27 olmuş, yüzlerce yıllık bir çınar gibi hissederken kendimi. Ve bir bir ölürken insanlarımız. Çocuk, genç, yaşlı, kadın demeden, anne karnında katledilirken çocuklar devlet eliyle, şehirler top atışlarına tutulurken, hendekler arkasında direnirken gül yüzlü isyancılar. Ve şimdi sözü senden açmanın sırası gelmişken, susmak olur mu hiç. "Yaşamak" demiş Nazım usta. "Yaşamayı ciddiye alacaksın". Dediği gibi yapıyorum elbet. Senden bana kalan bir yadigar bu yaşam. Öyle pervasızca kullanabilir miyim hiç. O yüzen geç uyurum. Herkesin uyumasını bekler gibi. Böylece bir çok gece uyumayı unuturum. Mühim değil ama ben uyuyacak vakit bulurum. Ben okuyacak vakit bulurum, müzik dinleyecek, insanlarla sohbet edecek vakit, insanlara verecek değer bulurum kıyımda köşemde. Bir bardak çay yeter mutlu olmama, güzel bir gülüş, içten bir bakış, yeniden yaratır beni. Yeniden yarat beni. 
Korkma! 
Tanı beni, en baştan tanımla. Kurtar beni orta çağ karanlığından. Sana doğan güneşi paylaş benimle. Tut elimi, çıkar. Çıkar ki Dünya'yı köhneleştiren insanlar gibi köhneleşmeyeyim. Tanıyamadığımız yolları, tanımak için koyulalım yollara. Okunmamış romanları okuyalım, dinlenmemiş hikayeleri dinleyelim insanlardan. 
Sustuklarımızı konuşalım. Bu gece uzun olacağa benziyor. Ve susmak; çok ağır işkence böyle zamanlar.