İki'de Bir Yalnızlık!

Yazıya başlamadan önce Tanrı’ya bu yalnızlık için teşekkürü borç bilirim. Bende ki yeri hep ayrı olmuştur kendisinin. Şimdi yeni bir şiire başlamanın zamanı. Bir asırlık bir şiir olmalı. Korkakça değil, “eril” terim kullanacaksam eğer tam olarak “adam gibi, erkekçe” olmalı. Bu en doğru cümle olabilir, cesurca olmalı. Kaçmadım demeliyim. Durdum, kaldım, savaştım demeliyim. Herkesle, her şeyle savaştım. Seninle, onlarla, kendimle. Savaştım ve yenildim. İlk yenilgim değil bu, kesinlikle yanıltmasın seni. Daha önce de yenilmiştim. İnatla savaştım fakat. En başından belli olmasına rağmen savaştım. Boynumun borcuydu belki. Savaşmamak, kaçıp gitmek olurdu, ne korkakça ama. Küçücük bir ihtimal dahi olsa kazanmak için bir ihtimaldi. Hiçbir şey savaşmadan kazanılmıyor. Kazanmakta öyle basite indirgenecek bir durum değil. Bende elime yüzüme bulaştırıp kaybettim. Yalnız yiğidi öldür hakkını yeme sakın. Büyük bir savaşa giriştim. Üstelik bu kadar darma dağınıkken.  Biliyor olmalıydın bunu. Anlatmıştım sana bütün geçmişimi. Avuçlarının içine bırakmıştım. Demek öpüp başına koymadan bir köşeye atıvermişsin. Oysa az buz değildi o yaşanmışlıklar. Yara bereyle doluydu. “ölümler, ayrılıklar, aldatılmalar, yalanlar, hileler” vardı içinde. Sana da en temiz, en saf halimi vermiştim. Elinin tersini görmek o kadar hızlı oldu ki, hazır değildim buna. Ben en çok sana güvenmenin, en çok sana inanmanın yalnızlığını yaşıyorum. Buna bir neden yokken üstelik. Tanımadan, tanışmadan. Öyle samimi geldin ki, kalbim, yüreğim öyle samimi buldu ki seni, sorgusuz, sualsiz inanıp, güvendim sana. Neyse, neyse. Geçen Balat’ta çok güzel bir kafe keşfettim. İçinde, kedilerin özgür olduğu, duvarlarını asırlara ve farklı kültürlere dayamış. İster istemez beraber gitme isteği yer edindi içimde. Biz o kadar zamanda zorla ve bir kere yaşadığımız mahalle dışına çıktık. Bu istek o zamanlar bile olanaksızken, şimdi komik duruyor. Farkındayım evet.  Ağlayacak halime gülmek gibi ironik durumların içinde var ediyorum kendimi. Bahtım saçlarım kadar açık renkte olabilseydi keşke. Bu yaşadığım anlamına geliyor dimi. Yaşamak böyleyse, buna yaşamak adını veriyorlarsa evet yaşıyorum diyelim. Yaşıyorum, yaşıyoruz. 

Özgür Yürek