ODAM, BEN VE ERİK FİLİZİ

Odamda incir filizi, odamda erik filizi. Odamda kitap, odamda kahve kokusu. Odamda Hüsnü’nün sesi, odamda kafamın gürültüsü. Odamda sigara dumanı, odamda çayım. Odamda saatin tik tak’ları, odamda geçmişimin izleri. Odamda düşüm, odamda düşüncelerim. Odamda günün ilk ışıkları, odamda gecenin ilk saatleri. Odamda martı sesleri, Odamda kendi sessizliğim.  Odamda film cdlerim, müzik cdlerim, parfümüm, çerçeveli resimlerim, deniz kabuklarım, çek yatım, koltuğum. Sağım solum odamda. Odamda sen vardın bir gün, odamda sen yoktun sonra. Odamda senin gülüşünün duvarda ki yansıması, odamda beni kahreden bu düşünceler. Odamda ondan sonra esmer renkte yalnızlık, odamda zamansız bıkkınlık. Odamın kenarında balkon, Balkonda isimlerini dahi bilmediğim birçok çiçek. Balkonun dışında binlerce ev, içlerinde hiç tanımadığım binlerce insan. Odamın dışında sokaklar, mahalleler, şehirler, çöpçüler, pazarcılar, sokak insanları. Odamın dışında bir dünya, odamın dışında bir yaşam. Odam içinde ben,  dışında ki yaşamdan her gün biraz daha uzaklaşan. Odamda biraz daha kendi derinliğine gömülen, biraz daha ıssızlaşan ben.  Bu durumdan belki biraz hoşnut, şikâyetsiz ben. Odamda yalnızken biraz ben, biraz daha ben, sonra hep ben. Odamda ben ve erik filiz. Toprak ve suyun içinde yeşermiş. Bahara dönmüş yüzünü ve mutlu. Dalında da erikleriyle beraber. Ben ıssız bir odada sensiz ve yalnız. Ben toprağa düşmüş cemre’den uzak. Ben bu bahar aldırışsız. “Bir küçük dünyam var benim içimde” demiş Aşık Veysel. Bir küçük odam var koca dünyanın içindeyim. Nereye gidersem geri döndüğüm. Dönüp kendimi hep bir parça eksik bulduğum.  Bulduğumda kaybettiğim. Her neyse odamdayım işte. Ben, erik filizi, bitmiş kahve kavanozu,  henüz kapağını açamadığım kitaplarım, çayım ve sigaram.